25 Temmuz 2015 Cumartesi

Mahalle Baskısı


        Küçükken insan hiç büyümeyeceğini sanır. Hep çocuk kalacakmışız gibi. Sonra bir bakmışsın yıllar su gibi akıp gitmiş. Artık yetişkinsindir ama hala çocuk hissedersin. İçinde yapmak isteyipte yapamadığın o kadar çok şey birikmiştir ki..
     
        Okula başlamışsındır mesela. İlkokuldan bahsediyorum. Toplumsal baskıyla tanışma vaktin gelmiştir. En azından aklımız o zaman ermeye başlamıştır.
       
         İlk baskı ailenden gelir.
    -Ayşe teyzenin kızı okumayı sökmüş.
    -Nurten teyzenin oğlu bak boyama kitabını bitirmiş.
     
         Sen ne yapıyorsun. Televizyon başından kalkma zaten. Aferim evladım. Ben daha çocuğum.Oyun oynamak istiyorum . Televizyon izlemek istiyorum..
       
        İyi kötü bu dönemler geçer. Pek birşey anlamazsın zaten. Çocukluk aklı ne olsa. Anne-baba ne derse doğrudur mantığı vardır hepimizde.İşte en zorlu süreç gelir çatar. ERGENLİK..Herşey herkes bize karşı sanki. Aslında hiçte öle değildir ama Ütopik dünyamız olayları öyle görmemize neden olur. Tabi ki aileyle olan çatışmalar burada daha da şiddetlenir.Babanın biraz daha çekinik annenin dominant olduğu dönemlerdir. Anne hatta dominantlıkta zirveyi ciddi anlamda zorlamaktadır. Ders baskıları burda da devam eder. Filan kişisinin çocuğu A dersinden 100 almış, senin neyin eksik, sen neden 99 aldın muhabbetine döner olaylar. Mübarek 0 alsam ne yapacaktın o zaman. Doyumsuzluk işte.O değil çocukta kendini yetersiz görmeye başlıyor artık.Ben neden ailemi mutlu edemiyorum çabasına düşüyor. Takdir görmek istiyor. Çünkü hala çocuğum ben. Hata yapmak benim en doğal hakkım.Nihayetinde insanım demi.

       Aradan 4 yıl geçer. Büyük an kapıya kapıya dayanır.Üniversite sınavlarına sayılı günler kalmıştır. Pinpon topu gibi okul, ev, dershane 3 lüsü arasında arasında gider gelirsin. Hissizleşmissindir artık. Kimilerimiz yoğun stres altında kalmaktan, arkadaş çevresinden, yada cool gözükmek için bu dönemlerde sigara ya başlamışızdır. Kimilerimiz ise aile korkusundan bu olayı üniversitenin ilk yılına saklamışızdır. Acı ama gerçekler bu.
   
       Üniversite sınavları da bitmiştir. İyi yada kötü. Bitmiştir en azından. Oh be 3 ay tatil yapacağım sevinciyle rahatlama gelir üzerimize. Ertesi gün gazete de sorular verilmiştir. Sen hatırlamazsın tabi. Zaten zaman bir türlü yetmemiştir. Son yılların en kazık sınavı da bize denk gelmiştir varsayımımıza göre. Tabi çevreden 'sınav nasıl geçti evladım?' soruları birbirini kovalar. İyiydi ama çok zordu der geçiştiririz hatırlamıyoruz çünkü. Tek isteğimiz sınav muhabbeti bitsin artık isteriz.

       Ortalık biraz sakinleşmiştir, artık sorulara daha az maruz kalırsınız. Bu sefer de sınav puanları açıklanır. Üniversite sınavları tercih yapmaktan daha kolay gelmeye başlamıştır gözünüzde.Bana göre en sancılı süreç tercih zamanlarının olduğu süreçti. Daha 18 yaşıma bile girmemişim benden hayatımı çizmem isteniyor. Küçüğüm daha  yüzümdeki sivilcelerimle ilgilenmem lazım benim..
     
        Tercih listesini hazırlamaya geliyor sıra. Sen tecrübesizsin zaten. Hayalindeki okulun puanını alamamışsın zaten. O bölümü okumak için de herhangi bir üniversite yazmak istemiyorsun. Rehber hocalar var neyse ki. Ama onların her dediğini de yapmaya kalkarsan vay haline. Sana bu puanla şu okul gelmez gel sana ücra köşelerdeki okulları yazalım. Oldu canım 4 yıl sen değil ben kalacağım orada. Senin tuzun kuru kendini kurtarmışsın.Tabi burada aile gene devreye girer. Ne Güzel Sanatlar Fakültesi mi ? Yaz yaz mühendislik yaz, Tıp yaz. Sen kızsın ne işin var BESYO da Öğretmenlik yaz, Hemşirelik yaz. Sonu gelmeyen akıl vermeler.

        Tercihler biter ve geriye açıklanma süreci kalır...





22 Temmuz 2015 Çarşamba

yaz gribi



    İlk paylaşımım hastalığımdan dolayı mercimek çorbası olacak

   Yaz günlerinde çekilmeyen şeylerden biri de kuşkusuz yaz gribidir. Nasıl yakalandığını bile anlamazsın. Bir sabah uyanmışsın burunlar tıkanmış, bademcikler dersen bağımsızlıklarını ilan etmişler.. Boğaz ağrısı da cabası haliyle...Ee haliyle böyle günlerde kendimize iyi bakmak lazım.. Benimde sayısız tariflerimden birisidir mercimek çorbası..

    İlaç kullansakta kullanmasakta belli evreleri atlatmadan geçmiyor bu illet. Böyle olunca direkt ilaçlara sarılmaktansa alternatif tıbbın yardımına koşmak daha mantıklı geliyor.Hele birde su tüketmeyenlerdenseniz vay halinize.. Kullanılan ilaçlar vücuta faaliyetlerini gerçekleştirdikten sonra geri kalan toksinlerin vücuttan atılması gerekir. Burdada devreye böbrekler giriyor haliyle.Peki yeterli suyu içmediğinde ne olacak? Toksinler atılamadığı için böbrekler de birikim yapacak. O zaman vay halimize..Tabi bu da uzun uzun konuşulacak bir konu. Başka bir yazımızda bu konuya da yer vermeliyiz bence..

    Gelelim hafif mi hafif mercimek çorbamızın tarifine;
     
    Malzemeler:
  1 avuç kırmızı mercimek,
  Tencerenin büyüküğüne göre göz kararı su,
  1 ortaboy patates
  1 ortaboy soğan
  3-4 diş sarımsak
  1 çorba kaşığı yağ

    Süslemesi için:
  Maydonoz
  Pul biber

 Yapılışına gelirsek;

  1 avuç kadar mercimeği tencereye koyup üzerine de tencerenin ağzına gelecek kadar su dolduruyorum. Benim tencerem orta boy olduğu için iyi eliyor. Siz de tencerenizin boyutuna göre su miktarını ayarlabilirsiniz. 20-30 dk boyunca orta seviyedeki ateşte mercimekler yumuşuyor.Ara ara üstte biriken beyaz köpükleri alıyorum. Mercimekler yumuşadıktan sonra patatesi, soğanı ve sarımsakları rendeleyip mercimeğin üzerine ilave ediyorum. 10 dk da bu malzemeler pişiyor. İsteğe göre yağ koyup koymamak size kalmış. Ben bazen hiç yağ bile koymuyorum. Ama tereyağı enfes bir tat verebilir. Son olarak da tuz ve karabiberini ilave edip servise hazır ediyoruz. Çorbamızı afiyetle içebiliriz. 

   Süsleme olarak maydonoz güzel gidiyor. Benim gibi hastaysanız bol limon ve pul biberi de süslemeye dahil edebilirsiniz. 

   Tüm yaz gribine yakalanmışlara geçmiş olsun.. Dikkat edin kendinize.